Zorlu Anlarda Kavga Bayrağını En Önde Taşıma İradesi: Kazım Çelik
Kuruluşundan bu yana hepsi savaşın içerisinde olmak üzere 4 genel sekreterini ölümsüzlüğe uğurlayan Proletarya Partisi’nin önder kadrolarından birisidir Kazım Çelik’tir. O, yaşamını Partisi’ne ve devrime adamış̧ örnek bir komünisttir. Yoldaşlarının anlatımlarında, Onun Proletarya Partisi saflarında örgütlenmesinden ölümsüzleştiği tarihe kadar olan en önemli özelliği, istikrarlı bir çizgi izlemesi ve partiye bağlılığının bir an bile zafiyete uğramaması olarak vurgulanmıştır. O, bir önderde olması gereken kişiliğin yaratılmasında yaşamıyla mütevazi bir örnek oluşturmuştur. Her şeyden önce mücadele yaşamı boyunca partisinin çıkarlarını her şeyin önünde tutarak, devrimciliği bir yaşam tarzı olarak benimsemiştir. Birçok insanın 1980 AFC’si sonrası gemiyi terk etmesine rağmen, O kendisini dağlara sürükleyen bir faaliyetin içerisinde gemisine sahip çıkanlardan olmuştur.
Onun yaşamında koşulların zorluğu yerine, yapacağı işin ne denli başarılı olacağı önemlidir. Partiyi en zor koşullarda bir önder olarak sahiplenip onu geliştirip, güçlendirme çabası bu yönüne sade bir örnektir. O, kariyer-mevki düşkünü insanlar gibi iş ve konum ayrımı yapmadan bütün gücünü ve enerjisini partisine sunmuş örnek bir önderdir. O, Kaypakkaya yoldaştan aldığı “ser verip sır vermeme” geleneğinin sürdürücüsü olan, düşmanı acze düşüren bir önderdir; 2. Konferans sürecinde sahte bir kimlikle tutsak düşmüş, kimliğini gizleyerek işkenceler karşısında en ufak bir sır vermemiştir. Düşman elinden kaçırdığı kişinin gerçek kimliğini ancak onu serbest bıraktıktan sonra öğrenebilmiştir.
Proletarya Partisi’nin ölümsüzleşen üç genel sekreterinin de öne çıkan ortak özellikleri süreçler farklı olsa da en zorlu koşullarda partiyi sahiplenmeleridir. Süleyman Cihan, 12 Eylül AFC’si sonrası Proletarya Partisi’ni toparlama görevini üstlenmiştir. Mehmet Demirdağ sol oportünizmin Proletarya Partisi’ne yönelik darbe girişimine aktif tavır koyarak onu ayakları üzerinde yeniden doğrultmuştur. Kazım Çelik de Proletarya Partisi’ni sağ bir hatta çekmek isteyenlerle mücadele ederek, “Parti ve Halk Ordusu savaş içinde inşa edilecektir!” anlayışıyla yanıt vermiştir. Kazım Çelik yoldaş, Stalin’in “Gerçek devrimci, muzaffer ayaklanma döneminde yiğitçe savaşan kişi değil, tersine, devrimin muzaffer saldırısında iyi savaşmasını bilen, ama aynı zamanda devrimin geri çekilme döneminde, proletaryanın yenilgisi döneminde de yiğit olan, şaşkına dönmeyen ve devrim darbeler aldığında, düşman başarı kazandığında işi yarı yolda bırakmayan, devrimin geri çekilme döneminde paniğe kapılmayan ve umutsuzluğa düşmeyen kişidir” belirlemesinin yaşam bulduğu kişiliklerden biridir. 1981 yılı Şubat ayında yapılan 2. Konferans’ta Merkez Komitesi’ne seçilen Kazım Çelik, bu süreçte alınan kayıpların ardından Siyasi Büro ve hemen ardından da Askeri Komisyon Sekreterliği’ne getirilir.
83’teki kayıplardan sonra ise Parti Genel Sekreterliği görevini üstlenir. Bu süreçte Proletarya Partisi’ne hâkim olmaya çalışan sağ-oportünist çizgiye ve tüm parti kadrolarının yurtdışında konumlandırılması anlayışına karşı aktif tavır alarak mücadeleyi savaşın en kızgın alanı olan gerilla bölgesinde sürdürmüştür. Parti önderliğinin özellikle o zor koşullarda kırsal alanda örgütün başında ve silahlı mücadele içerisinde korunabileceği, onun içinde geliştirilebileceğinde ısrar etmiştir. Kazım Çelik yoldaş, Proletarya Partisinin Genel Sekreterlik görevini sürdürürken 1987 20 Mayısı’nda Elazığ’ın Palu ilçesinde bir ihbarcının verdiği bilgiler doğrultusunda düşman tarafından kuşatılarak, Hıdır Aykır, Cihan Taş, Müslüm Emre ve Ali Kayadoğan ile birlikte ölümsüzleşmiştir. Ardında en zor dönemlerde bile yılmamanın, azmin ve kararlılığın vazgeçilmezliğini miras bırakan Kazım Çelik, devrim için atılan her adımda yaşıyor/yaşatılıyor…